İçeriğe geç →

Yazar: Ömür F.

EŞİTTİR; GÖZLERİDEN, GÖZLERİNDEN ÖPERİM

-hiç uğruna kahvede otururken  mağdurun üzerine yürümüş elinde silahla “seni öldürürüm” diyerek.  kahvedekiler araya girip almış elinden silahı. şimdi biz biliriz ki; kişi dış dünyada ne kadar değişiklik meydana getirdiyse hepsinden ayrı ayrı sorumludur. her sonuç ayrı bir suçtur. dolayısıyla adam “elinde silahla seni öldürürüm diyerek” hem silahla tehdit,  adamın üzerine yürüyerek de yaralamaya teşebbüs suçunu işlemiştir.  her sonucundan sorumlusundur. -gerçek öyle gözüküyor, evet. fakat tehdit suçu en temelde: “bir başkasını.. vücuduna..yönelik saldırı gerçekleştireceğinden bahisle” yapılması halinde oluşur. bu haliyle adamın ileriye yönelik “saldırı gerçekleştirme” fikrini  ortaya koyma gibi bir durumu da zamanı da yok . çünkü adam  “seni öldürürüm”…

Yorum Bırak

DENİZ MİNARESİ

söylenecekler söylenmiş, raconlar kesilmiş, hesaplar kapanmıştır. anlatılacak, “ anlam” lara kavuşturulacak bir şey kalmamıştır artık. hiçbir şey… değil mi ki “söyleyecek bir şeyi olmadığı halde birini aramışsınız” o zaman olmuşsunuzdur. beklemiş, kalmışsınızdır. öngördükleriniz, yaşadığınız yerin ufkunun ötesinde belki,  bir bir önünüzden geçerken ve gösterirlerken kendilerini,  biadlar mı neydi, yoksa  bağıtlar mı bozuldu, bir şey görmüşsünüz, ilk şey görmüşsünüzdür. hiç’den bir piç’siniz artık. yorgun argın eve gelirsiniz. önce ortalığı toplarsınız. yerleri süpürürsünüz. birikmiş tabakları, bardakları makinaya atar, tencereleri elinizde yıkarsınız. sonra çamaşır makinanıza beyazları atarsanız. ütüyü tamir ederseniz. evi havalandırır, yatak çarşaflarını değiştirirsiniz. okumadığınız, üst üste dizili  birikmiş kitaplarınız ile günlüklerinizi…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; PARABELLUM

-bir- önündeki röntgenlere evirip çevirip bir daha baktı. ben o sırada odayı inceliyordum. -kaç yıldır sigara içiyorsunuz? diye sordu. -yanlışınız var ben sigara kullanmam, dedim. bir elindeki röntgenlere, bir de bana baktığını hissettim.  o sırada ameliyat elbisesinin üst cebindeki kalemler topluluğunu seyrediyordum. -anlaşıldı, dedi, bir kaç test yapalım o zaman, iki gün sonra gelebilir misiniz? -gelebilirim, dedim. ahlayıp puflayan insanların sıra beklediği koridordan geçip sağlık ocağının bahçesine çıktım. hava güzeldi. serindi ama güneş vardı. bir sigara yaktım. derin bir nefes alıp bahçedeki kavak ağaçlarının salınışını seyrettim. teraslı evleri, dar ve helezonik merdivenleri, salaş mekanları, tünelleri sevdiğim gibi hastanalerdeki doktor odalarını…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; +/-

-hep eksik mi kalacağız böyle artık? -daha kötüsü: ne bir eksik, ne bir fazla.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; ..LAN

gecenin üçüydü. uyumamıştım daha. yanımdan pufhlayarak doğruldu. beni görünce şaşırıp gülümsedi. ben de gülümsedim. ayağa kalktı. ben kanepenin yanındaki sandalyede asılı duran gömleğime baktım. gözlerini karanlığa alıştırıp banyoya doğru yürümeye başladı. gömleğime uzanıp üst cebinden sigaramı aldım. önce salon kapısına çarptı. paketten bir sigara çektim. sonra portmantoya çarptı. sigarayı yaktım. en son banyo kapısına çarptı. derin bir nefes çekip dumanı saldım. banyoya girerken kısa saçlarını, ensesini, boynunu ve sırtını seyrettim. belindeki gamzeye benzer iki çukuru. sonra son bir hamlede banyoya girerken göğüslerini. 1-2 saat önce ağzımda eriyişlerini düşündüm. banyodayken dışarıyı seyrettim. ışıkları. sigarayı yarıladığımda banyodan çıktı. yalpalayarak ve gülümseyerek yanıma…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; BİBER

-kendimi hep kalabalık bir arkadaş grubuyla hayal ediyorum, bu benim doğal halim. -napıyorsun arkadaşlarının arasında? -onları seyrediyorum sadece. -seninki daha zormuş… (henüz anlaşılmadı)

Yorum Bırak

EŞİTTİR; OUTLAND

ben-1: n’napıyorsun? ben-2: ayrıştırıyorum ben-1: ayrıştırırken parçalıyorsun da. bak en esaslı parçalar kanapenin altına kaçtı. unutacaksın onları orada. her zaman yaptığın gibi. biz de böyle ayrışmıştık ilkin. unuttuğun o parçalar bir zaman -kendiliğinden ya da değil- kaybolduğu için böyleyiz şimdi? ben-2: olmuş olabilir. ayrışırken de biliyorduk en temelde böyle olacağını. senle ben.. bir de diğer benler..ya da senler.. ben-1: şimdi neyi ayırıyorsun? ben-2: “an” dan öncekilerle sonraları, olmuşlar ile olacakları, olmamış olanlarla, olmuş olacakları,  olması gerekenleri, olmaması yeğ olanları, beni, onu, bizi, bir de diğerlerini, aydınlık ve karanlığı, ayaktakilerle oturanları, boş ve doluları, yarı boş-yarı doluları, değişmezleri, değişebilecekleri,  a priori…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; BASTARDS

-peki..çemberler, çokgenler..dedi, görüyorum, başka? -çokgenler içinde çemberler, çemberler içinde, düzgün ya da değil çokgenler, dedim. bilirsin işte; kirişler ve teğetler.. -biliyorum, dedi. anlaşılabilir şeyler..ayrı ayrı anlaşılınca zaten zor değil, dedi. sonrası? – üç boyutlular.. küpler, silindirler, prizmalar, bunların içi içe geçmesi ve düzgün olmayanlarla birleşmesi, çakışması, çatışması dedim.. -hmm, dedi, anlatırsan anlayabilirim. -anlatabilirsem anlarsın, dedim, anlatabilirsem.. -başedebilir misin? dedi -ederim, dedim. -devam et, dedi.. -tipik ya da atipik üç boyutluların ama yalın ama diğerleri ile birleşme, birikme, çakışma ve çatışma halinde iken x ya da y düzleminde ya da çarpraz olarak dönmesi ( ya da döndürülmesi) ile oluşan şekiller ve biçimler…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; BAWLERS

kalem katibinin ismi satılmış’tır. ömrü bu dar koridorlarda, tozlu dosya yığınları arasında geçmiştir. ekrana bakmadan on parmak yazmayı bilir. vaktiyle bir karısı vardı. vardı ya terk etti satılmış’ı, iki sene sonra, eli yüzü düzgün, sünepe olmayan birine. öyle yazmıştı mektupta. o günden beri haber almadı satılmış. nüfusta hala evli.çocuğu yoktur. akşam eve giderken kabak çekirdeği almayı düşünür;  televizyon karşısında uyuklayana kadar vakit öldürür. kuruyemişçi..adını bilmez kimse. ondan başka da kimse yok hikayesinde.  akşama kadar gelen geçeni seyreder. ifadesiz. ununu mu elemiş, eleğini mi asmış?  bir elinin parmakları deterjan torbasındadır hep. arada götürür burnuna koklar koklar durur. parmakları tahriş olmuş, sapsarı.…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; BRAWLERS

okul yıllarında-bir yıl- kasım-aralık aylarıydı.  bir arkadaşla elmadağa kamp yapmaya gidecektik.  çantaları, tulumları, konserveleri hazırlamıştık.  son kertede  arkadaş bu işlerden anlayan bir arkadaşını aradı. ben aranan arkadaşın tombul ve bilgiç olduğunu hatırlıyorum  da ismini bilmiyorum. arayan arkadaş ise daha çok sipsi gibi bir şeydi.  aranan arkadaş “elmadağda odun bulamazsınız, kıçınız donar” dedi.  arayan arkadaşta “göt olurmuşuz” diye özetleyince çadırları, tulumları bırakıp bursaya gitmeye karar verdik.  “arayan” bana mektupları gösterdi otobüste.( bla..bla.. çekirge/bursa. )yola çıkarken- neden bursa –diye sormamıştım.  ama mektuplar özetliyordu işte. otogarda indikten sonra adresi kolay bulduk.  sabah erken saatlerdi hatırlıyorum. sis de vardı. adrese yakın fakat görebileceğimiz bir…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; 6 FLAGGED & 1 DRAFTS

– toparlan bir an önce; çok dağıttın. bak… – toplamalıyım önce; çok biriktim. gör! g     ö     r     s     e     m g     ö     r     s     e      n     i     z >> Madeleine Peyroux / Between The Bars / 3’30” …çalıyordu kısaltırken… toplanan bu kadar çok, toplamlar az iken… ne kadar çok, bu kadar az iken…

Yorum Bırak

THE GUNNER’S DREAM 1

Adnan bizim kasabanın delisidir. Çok eskiden beri delidir ya, niçin delirdiği ayrı bir hikayedir. Kırk yaşlarında, yaşına uygun bir hal ile, geçimini pazar pazar dolaşıp sigara satarak sağlar. Ben buraya geldiğimden beri tanırım onu. Pazarda karşılaşıp -içmediğim halde- sigara almışlığım da vardır. Kendi halindedir, kimseye bir zararı yoktur. Adnan birini vurmuştur. Akıl hastanesine gidip rapor hazırlama görevi bana verildiğinde iki kilo mandalina alıp gittim yanına. Beyaz odadan içeri girdiğimde Adnan, pencereye sırtı dönük, tahta sandalyede oturmuş, sol elini dizinin üzerinde sallıyor; ara sıra da sağ eliyle, kafasındaki düşünceleri savmak ister gibi, başına konmuş hayali sinekleri kovalıyordu. Beni görünce salınmasını kesmedi.…

Yorum Bırak

EŞİTTİR; “YAKIN”

-ne çabuk susuyorsun, söyleyecek bir şeyin yok mu gerçekten? -yanlış yöne bakıyorsun; sustukça konuşuyorum demektir bu.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; “UZAK”

-ne çok konuşuyorsun, demek ki söyleyeceklerin var hala? -yanlış yerde duruyorsun, konuştukça susuyorum say bunu.

Yorum Bırak

EŞİTTİR; ÇİMLER DAHA YEŞİLDİ

-merhaba, dedim. -aa, merhaba, nasılsın, dedi, bir gün.. (böyle böyle giriştik) -ben…dedi. -sen…dedim. -sen…dedi. -ben mi dedim. (böyle böyle dokunduk) -çok karanlık değil mi, dedi, korkuyorum. -çok aydınlık değil mi, dedim, karışıyorum. (böyle korktuk alacakaranlıktan ilkin) -olmayalım o zaman, dedi , bir zaman sonra -olmamalıyız, dedim, bir zaman sonra (böyle böyle oldukça..karıştık) -susalım, dedi. sustum o zaman ben de. (böyle böyle konuştuk yek diğeriyle, yek diğerine karşı, yek diğerine rağmen) -bir… anlamı var, diye düşündü -bir anlamı var…diye düşündüm ben de. (böyle böyle ayrıştık) -acıyorum -acıyıp acıtıyorum (hali ile kaldık biz) -merhaba…dedi -merhaba…dedim, çok zaman sonra (böyle unutmadık hatırladıklarımızı o gün)…

Yorum Bırak