Seni kendi istediğim şekle sokmak için çok uğraştım, seni bir kalıba sokmaya çalıştım bugüne kadar üzgünüm, diye girdi söze Elif. Olduğun gibi sevmeyi beceremedim demek ki. Sabırsız davrandım belki de bilmiyorum. Hep değişmeni, benim sende değişmesini istediğim şeyleri hemen değiştirivermeni bekledim, olmayınca bunaldım. Halbuki çok da mühim şeyler değildi biliyorum. Önemsemedin sen de zaten pek. “Hayır hepsini önemsedim” diye araya girdim, hassasiyetim sesime işlemişti. “Hepsini önemsedim, haklı bulmadıklarımı uzun uzun konuştum seninle. Haklı bulduklarımı da değiştirmek için uğraştım. uğraşıyorum”. Elif, söyleyeceklerini unutmak korkusuyla hızla araya girdi, “neyse işte, demek ki bana yetmemiş ya da ben anlamamışım veya anlamazdan gelmişim bilmiyorum.…
Yorum BırakYazar: Levent Tamay
soru işareti sorunun arkasına konmaz, gözünün içine bakıp beklediğin cevabın önüne konur.
Yorum Bırakherhangi bir mahalle maçında üçüncü kornerden elde edilen penaltıyla gelen gol için sevinç nidaları atan, takım arkadaşlarının kucağına atlayan, veya timsah yürüyüşü yapan neredeyse hiç görülmemiştir. golü atarsın sonra maç devam eder. ama golü yiyen taraf için durum her zaman sinir bozucudur. topu kornere çıkarmama konusunda özen göstermeyene sinir olma hakkı mahfuzdur. öte yandan gol hukuken geçersizdir. kornerden penaltı, korner kullanılamayacak kadar dar alanlarda oynarken uygulanır. ama ne evrensel futbol kurallarında böyle bir denklik vardır, zira penaltıların gole dönüşme oranları kornerlerden elde edilen gollerin üç katından kat be kat fazladır, ne de bu kuralın oynayanların vicdanında tartışmasız müsbet bir yeri.…
Yorum Bırakdimyat kahire’ye ikiyüz kilometre mesafede bir mısır liman ilidir. mısırın önemli ticaret limanlarından biri. haçlı seferlerinin birkaçında da önemli rolü vardır bu özelliği dolayısıyla. kim bilir kaç bin senedir nil deltası ve çevresinin tarım ürünleri eski dünya pazarlarına ulaşmak üzere buradan yola çıkar. hasır çuvallar halinde paketlenmiş meşhur pirinci de bunlara dahil elbet. dimyat beni tanımaz bilmez, benim de dimyat’a gitmişliğim yoktur, halimden de belli olacağı üzere. ve fakat hikayemiz hep kesişir durur dimyat’la. dimyat hep buralardadır. dilimizde bi dimyat… birimiz de dimyat’ı başka bi cümle içinde kullanmamıştır. velhasılı bi gün şu dimyat’a gitmek lazım. hani sırf dimyat’a gittim demek…
Yorum Bırakbi gün çat serdar aradı bilader. akşam aha gene bu saatler. ses böyle telaşlı. bi yandan titriyo ibne. soğuk biliyo musun, ayaz dışarısı. nefes nefese kalmış, burnu çeke çeke konuşuyo. aar aar da konuşur. abi dedi, müfit abiyi kaldırdık astaneye. o dakka fırladım ben hemen. hanıma dedim anattarları ver, o zaman daa boşamamış beni. hemen çektim çeketi, elimde telefon. hayırdır falan filan. kalp krizi geçirmiş. hastanede. hemen bastık gittik, bekliyoruz tabi. n’oluyo ne bitiyo kimsenin bişey bildiği yok. bi saat iki saat sonra dediler kurtardık. hanımı bi girip görebilir. necla yenge girdi, bi beş dakka sonra çıktı. hükümet gibi kadın…
Yorum Bırak“şöför bey gelen yok giden yok neyi bekliyoruz?” diye seslendi arka dörtlüdeki teyze. yoktu da gerçekten. pazar sabahı saat onda seyran lisesinden aşağı inen yokuştan koşarak gelip ulus dolmuşuna binecek kimse olmaması da doğaldı. öylece duruyorduk. Teyze ihtimal o ki altın gününe gidiyordu. veya vedat dalokay’daki pazar sabahı nikahlarından birine. şıkır şıkır giyinmiş, olabildiğince süslü ama bir yandan da ununu elemiş eleğini asmış. “Şöför bey”in gözüyse caddenin solunda kalan apartmanlardan birinin üst katlarındaydı. Elinde sigarası bir cama kilitlenmiş dalgın bakışlarıyla ara ara iç çekiyordu. Bu sinir bozucu bekleme beş dakikayı geçince teyze ikinci kez seslendi “neyi bekliyoruz şöför bey” diye.…
Yorum Bırakyirmi iki ufak not, muhtelif hediyelik eşya, peçeteye bir öpücük, ağlanmış bir mendil, zor durumda kalmamak için banyonun bir gözüne bırakılmış üç kadın pedi, bir pamuklu pijama (gri), otuz altı fotoğraf (biri vesikalık), çeşitli tarihlerde yazılmış on sekiz mektup, bir ruj, dibi kalmış bir allık (aynalı), saç kremi, biri seyahat tipi olmak üzere iki diş fırçası, bir kitap, teki sevişirken kaybedildiği için diğer teki de bırakılmış mor bir çorap (diğer teki bulunduğunda yanına kaldırılmak üzere), paketlendi, kaldırıldı. günün birinde biri, sen uyuklarken, pazar pazar, tatlı tatlı evi temizlemeye başlar. üzerinde gece verdiğin pijama. kollarını, paçalarını kıvırmış. başka yer yokmuş gibi…
Yorum BırakŞevket vardı. Altıpas şevket derdik. İmkan versen yatağı yorganı atar altıpasa, orda yatar; öyle tembel adam. Ama atıyor allahı var. Türkiye Kupası çeyrek final maçı, Zeytinburnu’yla… Şiir gibi top oynuyoruz, dört sıfır da mağlubuz. Dakika doksan artı altı. Maç bitti bitecek. Gözgöze geldik biz bunla. Hacı, orta sahanın az ilerisinden uzun bi orta kestim ben. İçerde de iki eleman var defans. Şevket iki defansın arasından bi rövaşataya kalktı, öyle bi hareket yok. Ben daha görmedim. Kaleci topu görmedi bile. Hepimiz baktık sadece. Seyirci bile bi düşündü sonra bağırdı anlıyo musun? Şevket o hızla hemen kalenin içinden topu aldı ama nası…
Yorum BırakAllah ne bilsin benim derdimi Selim abi ya? Manitası mı olmuş hiç? Ben Cemal Süreya’ya ediyom duayı. O gider anlatır.
Yorum Bırakönünde eğilirken kendime önem atfetmeye çalışıyordum belki nazarında. dikkat çekmeye… zira italik son çaresidir yazarın.
Yorum Bırakolum geçen cahitlen oturuyoruz aynı böyle. o gün açıktı ama hava. hep ful yıldızdı yani biliyo musun? işte, ben gene aynı bu misal isyankâr konuştum tabi. yengeni anlattım falan filan… dedim o oldu bu oldu, böyleyken böyle. baya uzun uzun anlattım yani buna biliyo musun? ondan sonra kalktım, işicem aa oraya, senin oturduun yere. tam ben indirdim fermarı, çaaat enseye bi yedik şamarı biliyo musun? bi bağardı, kafası da güzel tabi, “inanmayosan tapmaycaksın götüm” dedi “çarpılırsın tabi”. aynen kafa açıldı benim anlatabildim mi o saniye. aynı şimdiki gibi oldum. ama yanlış anlama hani lafından dolayı değil. güzel konuştu cahit de…
Yorum Bırakomuzlarım kırık dökük, başım önde, gözlerimi sehpaya dikmiş öylece oturuyordum. belki bir saattir, belki daha fazla. babam bi kaç kere girip çıktı salona. etrafımda dolaştı. gitti, geldi. nice sonra, hayatında ilk defa, iki elinde iki kadeh rakıyla girdi içeri. kadehleri sehpanın üzerine koyup önümde çömeldi. ben “neyin var”, “ne oldu” gibi bi şeyler sormasını bekliyordum. sağ eliyle ensemi kavrayıp, “balam” dedi. derin bi nefes çekip dudaklarını büzdü. ikimizin de gözleri doluyordu hızla. nefesini yavaşça bırakıp, “ölen ölmüş” dedi. “hadi cenazeyi kaldıralım”.
Yorum Bırak“Kolay gelsin” demiştim sadece. Geçip dükkanıma oturacaktım. Yan dükkanın tadilatı başlayalı neredeyse iki hafta olmuştu. Gürültüsü patırtısı uzadıkça uzamış, artık tatsız bi hal almıştı. Üç gün önce dış duvarın sıvasını kazımaya başlamışlar, hem gürültülerinden hem toz pislikten benim dükkana da kimse uğramaz olmuştu. Bu “kolay gelsin” de öyle çıkmıştı işte ağzımdan. “Kolay gelsin”. İki haftadır içerinin işleriyle uğraşan ustalar yoktu bugün. Otuzlu yaşlarında, çelimsiz, uzun bi sigara içen, aydemir akbaş kılıklı bi usta gelmişti. “Usta ne zaman biter buranın işi” diye sorduğumda, “Abi ben Şevket, usta değilim kalfayım” cevabını duyunca ister istemez kanım ısındı kerataya. “Buranın işi de en kısa…
2 YorumAbdurrahman dayı, Antep’in ara sokaklarından birinde, hasır tabureli bi çay bahçesinde dalgın dalgın otururken yanaştı ahşap alçak masaya. “O sandalye benim nazarımda boştur delikanlı. Senden yana da boşsa bi çay da ben içeyim” dedi. İlk kelimesiyle kendime gelip yüzüne baktığımda dikkatimi önce çakır, hafif çekik gözleri çekti. Sonra pırıl pırıl, esmer yörük yüzü. “Buyur dayı” dedim gülümseyerek, “bence de boştur”. Altmışını devirmiş, burnundan üflediği sigara dumanıyla sararmış kır bıyıklarını eliyle düzeltip oturdu yanıma. Bir iki dakika öylece durduktan sonra “çay nasıl” diye girdi lafa. “Çay işte” dedim, “içiyoruz”. “E madem çaydır, ben de içeyim” dedi. Masadaki gazeteye bi göz attı,…
Yorum Bırakkoskoca meteor dünyaya ulaşır. hangi yıldızdan kopmuştur, ne sistemler ne galaksiler aşmıştır kim bilir. koskoca kütlesiyle atmosfere girer, bir alev topu haline gelir, ne görkemlidir. o heyecanla bi dilek tutarsın. sonrası, sonrası malum işte; unufak olur, kaybolur gider. yine de kıyamazsın yıldız kaydı dersin.
Yorum Bırak