İçeriğe geç →

Yazar: Koçak

BİLGE

Yaşlı-bilge adam fantazimiz hayatın bir anlamı olmasını dilemekten öte nedir oğul? Söyle bana.

Yorum Bırak

MARTI SÜRÜSÜ

Mavi dudaklı bir tanrının üstümüze üflediği gri kanatlı bir ıslık gibi dağılıp toplandı martı sürüsü. Alaycı, bıçkın, avare, kayıtsız, tetikte. Hüzünle neşe arasında yalpalayarak, martılardan biri sürüden ayrıldı. İki mavinin birleştiği uzak, siyah çizgiye gitti. Belki mavi dudaklarını öpmek istedi. Artık göremiyordum. Biz karada kapkara sıkılıyorduk.

Yorum Bırak

EYLÜL AYI TANRININ İNSANA ARMAĞANIDIR

Eylül ayı tanrının insana armağanıdır. Eylülde doğdum. Eylülde ölürsem bir tek ayın sonuna kadar yaşayamadığıma üzülürüm. Yılın 12 ayı eylül olan bir toprak parçası olsa orada yaşardım. Gerçi bu ancak cennette mümkündür. Gökyüzünde tatlı bir güneşin yalnızlara yarenlik ettiği aydır eylül. Sabretmek için güç topladığımız zamandır. Kendimizle kavga etmeyi anlamsız kılan bağışlanma ayıdır. Eylülü gördün mü? Eylül ayının ne güzel olduğunu hiç düşündün mü?

Yorum Bırak

İSTANBUL’UN ERKEKLİĞİ NERESİ?

Karanlık gökten sümüksü, yılışık devriliyor yağmur. Kaldırımlarda gevşek su birikintileri ve üstlerinde kıvranan şehir ışıkları… Uzun bacaklı bir kadının topuklu ayakkabılarıyla yürüyüşünden, küçük gemilerin sessizce boğaz’da süzülüşünden ve kahraman bir edayla balıkçı sığınaklarına dönüşünden, kıçına kadar donmuş itler gibi titrediğimizden ve ölümden nasıl soluksuz korktuğumuzdan habersiz hüzünlü bir nem püskürüyor ciğerlerimize. Boşandığı eşini özlediğini sanan oysa derdi akşamları konuşacak birini bulamamak ve bir kadın tenine dokunamamak olan bir ayyaş derinden patlatıyor narasını. Evinde oturmuş kocasını bekleyen kadın, içi ürperiyor korktuğunu söylüyor kendine. Bir kadının tahrik olmasıyla korkması arasında geceyle gündüz gibi incecik bir sınır var. Ürperip kollarındaki tüyler diken diken…

Yorum Bırak

YARALARIN OLDUĞU YERDE KALACAK

Yaraların olduğu yerde kalacak, her hatırladığında sızlayarak. Karanlık mağaralarında uluyacaklar. Saramazsın onları. Acının dinmesi hafızanın bir armağanı yalnızca. Hayal kırıklarını temize çekemezsin. Mağlubiyetlerini galibiyetlerle bertaraf edemezsin. Koşma böyle hırsla. Hiçbir aşk yoktur ki eski sevgilinin esirgediğini verebilsin. Hiçbir vakit yok ki geriye doğru ilerlesin. Yaralarını sahiplen. Hep pozitif düşünme. İnsan bile denmez hayata hep olumlu bakana. Bir geçmişe sahip olmadan yaşadığın an senin değil. Ve yine paradoks, yine alevden çemberler beynimizde tutuşan. Cehennemde bir sirk düşün ki aslan diye seni atlatıyorlar ateş çemberlerinden. Kendine de bir vefa borcun var.

Tek Yorum

PATİKA – 17

Hani sen daha küçük bir çocuktun, uzun demir parmaklıklı kapısının önünde okulun, babanı uğurlamıştın ve sormuştun kendine neden bütün iyi okullar evden uzaktadır diye. Hani abinden kalan eski pantolonlar sırtında ağır bir bohçaydı bir zamanlar, giymekle yükümlü olduğun. Bir kaç gün önceydi, çok değil, okuldaki saçmalıklardan sıkılmış, hiç bir şey yapmak istemiyorken, canın armut çektiydi de asıl bahçedeki armut ağacını özlediğini anladın. Sakin bir yaz günü gölgesinde uyuya kalmıştın. Hani ev uzak olmasa da yatılı okumana inat yaprakları güzel şarkılar söylerdi sana. Genç adam evini özlüyor dediydi Ahmet abi. Genç adamların evini özleme vakti gelir bir yaşa gelince. Altın sarısı…

Yorum Bırak

HİÇLİCE

Gezegenler arasındaki muazzam boşluğum ben. Boşluk sınırları varlığa erişince muazzam diye nitelenir. Yoksa boşluk boşluktur işte.

Yorum Bırak

PATİKA – 16

Çoban askerden 21 yaşında döndü. Çiçek bozuğu yüzünde sivilceler olsa da çeşmeden kahveye yürürken çocukların kendine baktığını gördü. Kahveye girince herkes ayağa kalktı, çayı geldi. Anlatma faslı başlamadan içmesi için sigara tuttular. O an büyüyüp erkek olduğunu anladı. Yine de terbiyeli yetiştirildiğinden içmedi. Evde banyo yaptı, güzel bir yemek yedi. Çayıra gitti. Çimlerin ıslak rahatlığına serdi bedenini. O günlerde çimler çim, ağaçlar ağaçtı. Çiçek açar, yeşerir, dökülür, kuruyunca kesilip yakılırdı. Koyunlar koyun, köpekler köpekti. Sevdiği ufacık, bembeyaz bir kız vardı. Vücudunun yuvarlak kıvrımları insanın yüreğini yumuşatıyordu. Çoban artık evlenmesi gerektiğini biliyordu. İstetti. Onun gibi bir çapulsuza varmayacağını söyledi kız. Düşünde…

Yorum Bırak

PATİKA – 15

Bir çocuk daha doğuyordu o an. Bir adam bir kadına daha aşık oluyordu. Birileri ölmekteydi. Bir ağaç yeniden çiçek açıyordu. Erik reçelinin üstüne bir sinek daha konuyordu.Koşarken kırıldı bir ayakkabının topuğu. Bir vitrin camını indirdi bir ayyaş. Bir sigaranın ucu yandı, korna çaldı bir minibüs, bir soluk daha aldı. O an çok yükseklerde bir jet sessiz süzüldü, gökyüzüne bir çizik daha attı. Çaydanlıkta su kaynamaya başlamıştı. Pencereden yüzüne vurdu ışık. Tam alnının ortasında sıcaklığını duydu. Ansızın bir hayat hikayesi olmadığını farketti. Kimsenin hayat hikayesi yoktur. Ne garip bir düşünceydi hayatınının ana karakterlerinden biri sanmak kendini. Adı konmamış bir hastalıktı bu.…

Yorum Bırak

PATİKA – 14

Sabaha karşı nasıl da diner deniz, buğulu süt gibi. Elleri kana bulanmış çoban iskeleye vardı. Kayıkların sakin salınmasına daldı. Nemli tahtalardan gelen iniltiler sabaha karıştı. Çoban insan kanının koyun kanına ne kadar benzediğine şaştı. Adam öldürmenin ne kadar kolay olduğunu farketti aniden, koyun keser gibi. Bunu daha önce neden düşünmediğine şaştı sonra. Ilık kan. üstünde yine öyle pis kokuyordu. İskeleye yatıp ellerini tuzlu suya daldırdı. Deniz çalkalandı. Denizin kanı sevdiğini gördü hayretle. Suyu avuçlarına alıp yüzüne çarptı. Acı pis bir koku. İyot ve gaz yağı. Yakınlarda bir bekçi kulübesinden radyonun sesini duydu. Kanalları değiştiriyordu içerideki. Hüzünlü bir keman sesini geçip…

Yorum Bırak

KARDELENLER GİBİDİR BAZILARI

Kardelenler gibidir bazıları, belki değirmenler gibi. Öyle güzeldir öyle masalsı. Bu onun bahtsızlığı olur. Her gelen sahiplenir. Her gören aynı şiiri söyler az çok. Öyle güçlüdür etkisi. Söyleyecek hiç bir kelime bırakmaz kendinden başka. Dünyanın tüm güzelliğini üstünde toplamış gibidir. Sıradanlaşmaktan ve mide bulandırmaktan kurtulamaz. Duymak istemezsiniz artık. Öyle güzeldir öyle masalsı.

Yorum Bırak

PATİKA – 13

Evden atıldığı günden beri böyle yürür, sarhoş gibi. Meçhul köpek Moşe. Bit torbası, kemik çuvalı Moşe. Sarıdır tüyleri, kuyruğu sarkık ve burnundan eksik olmaz hiç mavi yeşil bir sıvı. Yalpalayarak yürür. Her gece bu köşeye gelip kuyruğunu sıkıştırır, ard ayakları üstüne oturur. Evin kalın güneşlikleri akşam olunca çekilir, içeriden sıcacık bir ışık yayılır. Tanıdık kokular çalınır burnuna. Bebekliğini hatırlar. Tatlı köpecik. Genç bir kadının sıcak ellerinde huzur bulduğunu anımsar. Kucağında uyuya kaldığını. Karnı acıktığında yemek bulabildiği günler. Fakat en çok sıcacık ellerin vücudunda dolaştığı o güzelim dostluğu özler. Dayak da yedi Moşe, yemedi değil. Bir türlü nereye işeyeceğini öğrenemedi fakat.…

Yorum Bırak

KIRMIZI UÇURTMA

Üç arkadaş bir uçurtma yaptık, yıllar önceydi. Kırmızı bir uçurtma. Daha ilk denemede havalandı uçutmamız. Anlamalıydım. Bir akvaryum balığı gibi kıvrandı gökyüzünde. Nazlıydı. Bir rüzgar esti, yükseldi epeyce. Bir rüzgar daha çıktı, daha da yükseldi, anlamalıydım. Gevşetilen ipi ben tuttum sonunda. Rüzgar esti, ipi gevşettim. Rüzgar esti, uçurtma çıldırmış gibi hareket etti, sıçradı. Gökyüzünden metrelerce uzunluğunda bir ip düştü yere. Uçurtma başka mahallelere doğru yol aldı. Bir süre izledik. Düşmedi. Vaz geçtik en sonunda. Yitip gitti. İp kopmamıştı, çözülüp düşmüştü. Nasıl olduğunu hiç bilmedim. Gittiği yeri hep merak ettim uçurtmanın. Mutlaka güzel bir yer olmalıydı. Beni de yanında götürmediğine içerlemiştim…

Yorum Bırak

PATİKA – 12

Gece boyu garip rüyalar gördü çoban, kavga eden insan sesleri duyuncaya dek. Derin bir uykunun dibindeydi az önce. Ve insan suratları ne kadar hayvansıdır uyurken. Uyurken güzel görünen bir insanı sevmemek ne kadar zor. Bir masal ülkesine kaçan her gece. Bazıları daha ilk görüşte kutsanmış gibidir. Uzatılmış bir masumiyet. Güzel uyurlar. Çoban açık ağzı, gevşek ve ağır bedeniyle bir hayvan gibi uyurdu. Önce uzak bir yerden geliyordu ses sonra ayıldıkça yaklaştı anlam kazandı. Üç kişiydiler. Pazarlık ediyorlardı. Kadın iki kişi için fiyatı indirmeye razı değildi. Adamlardan birinin sesi gittikçe yükseldi. Sonunda cebinden bir sustalı çıkarıp kadının boğazına dayayıverdi. -Yat amına…

Yorum Bırak

PATİKA – 11

Kafasının içinde huysuz bir kız çocuğunun sesi yankılandı: – Tanrılar pişman olur mu? Melekler, hayvanlar? İnsandır pişman olan. Ne yana baksam pişmanlık dolu. Kaç hayat gerek sana? Pişman olmamak için kaç başlangıç? Bir oğlan katıldı konuşmaya: – Pişmanlıktan ibaretsin. Ne yaparsan, ne düşünürsen, ne söylersen söyle. Yapma, düşünme, söyleme. Yine pişman olursun. İçinde sızlayıp duran bir yara kalır mutlaka. Senin güçsüz yanındır, vicdan ve ahlak. – Her şeyi yapmakta özgürdür insan. Yeter ki kölelikten sıkılsın. Ve özgür bıraktığında kendini bunu yaptığına da pişman olacak. – Boğum boğum birbirine sarılmış ve açlıktan birbirini yiyen birer yılandır kafanın içinde hayvan, insan, annen,…

Yorum Bırak