İçeriğe geç →

Yazar: K. Sinan Küçük

YOLLAR SÖYLETİR – 4

akdeniz müziğinin çoğu zamanki sıkıcılığı gelir aklına. enteresan davullar, ziller… gitarı da dinden imandan eden, boş sözlere inşa melodiler gelir… plaj havlusuyla kilim arasındaki, kavakla palmiye arasındaki, yaz aşkıyla kara sevda arasındaki samimiyet farkı gelir düşer aklına… halikarnas”ta, eski balıkçıların, adı kalmıştır bir tek. sürgünü bahara yoran, eskimiş dizeleri saymıyorum bile. onlar başka dile çevrilemiyor zaten…

Yorum Bırak

SEN DUR DE

– Düşünüyorum da, dedi, ne zaman bana gelsen, yine birilerinden kaçıyor oluyorsun. Merak ediyorum daha ne kadar sürecek bu sığınaklığım? – Sen, dedim, ne kadar istersen. Sıkıntıyla gülümseyerek yaktı sigarasını, en sevdiğim eliyle…

Yorum Bırak

GOOD MORNING

Her sabah beni uyandırdığı haşmetli zil sesinin ardından mekanik, sevimsiz bir kadın sesiyle “good morning” diyen bir çalar saat almıştım. Alırken bu “cabası”ndan haberdar değildim. Başlarda “good morning”den kurtulmanın yollarını aradım. Bir düğme, bir tırnak, bir ayar noktası. Bulamadım. Şu ana kadar edindiklerim arasında en güçlü zil sesine sahip çalar saat olduğundan, bozarım korkusuyla daha fazla kurcalamaya da cesaret edemedim. Bir hafta önce “good morning”özelliği kendi kendini feshetti. Başlardaki tavrıma bozulmuş olacak ki, “kısmen” bozdu kendini saat. Şimdi yalnızca dövercesine çalan zil sesiyle uyanıyorum. Onu çok özlüyorum.

Yorum Bırak

YOLLAR SÖYLETİR – 3

“yolculuk” Hayat, olduğu gibi… Koymuşum cebime yalnızlığımı, çıkarıp çıkarıp yakıyorum bir tane. (Yalnızlık üzerine kinaye yapıyorum.) Sana bir gün öyle bir şey diyeceğim ki, öyle bir şeyi sana, yalnız bir gün diyeceğim! (Çehov tarzı öykücülük.) Çok ciddi kurallarla oyunlar oynadık bir zaman. En azından bir tur izlemek gerekirdi. Staj bir bakıma. (Üç kere “bir” dedim, kimse anlamadı. Ki bu da dört. Ki bu da bir oyun.) Eninde sonunda aynı yere çıkıyor ya hayat, ben ona gülüyorum. (Yanlış anlaşılmasın, sana yanmıyorum.) Gündüzler geceleri kovalar, geceler gündüzleri, sonra karışır ikisi birbirine. (Karıştı biraz.) Beş olmuştu aslında. (Uzatmayalım.) En önde kaçıyorum. (Yorum yapmıyorum.)…

Yorum Bırak

YARASI OLAN…

Denetleme sürecinin şu ana kadar nasıl gittiğinden söz edecektik güya. Onun için davet etmişti beni yukarıya. Ama ters giden bir şeyler vardı sanki. Tamam, sevilmeyi beklemek safdilliktir bu meslekte ama, böylesi tuhaf bakışları hak edecek biri de değildim kendimce. Odanın dışındakilerle göz göze geldi bir an. Kaş, göz, işaretleşmeler… – Sizi şöyle arka odaya alabilir miyiz biraz, dedi, mümkünse… – Tabii, dedim tedirgin, ama… – Lütfen… Tamamdı işte, temiz bir dayak geliyordu… Biz ayaklandığımız sırada, aşağı katta çalışanlar da yukarı çıkmaya başladılar aniden, sinsice gülümsüyordu hepsi. Anlamıştım, “Bir tekme de ben atayım bari, hazır yakalamışken.” diye koşturuyorlardı yukarı. “Fırsat bu…

Yorum Bırak

YOLLAR SÖYLETİR – 2

“transit yolcu” Doğup büyüdüğün şehirde, havasını bile solumadan 2 saat geçirip, sonra geçip gitmek yine, yıldızlarına baka baka. Sanki sokaklarında hüzünle sarmaş dolaş, hiç gibi, rüyasını başka şehirlere yorarken. Ama işte, küs gibi. İstenmeyen bir olay geçmiş gibi, aranızda. İki taraf da kendine yediremiyor ilk adımı atmayı. Şaka yollu takılsam, sarılıp kucaklaşacağız. Ama yok, olmuyor. Gerçekten küsüz sanki.

Tek Yorum

YOLLAR SÖYLETİR – 1

– İyi akşamlar, dedi gülümseyen gözleriyle. – İyi akşamlar, dedim ben de, çok başarılısınız. – Nasıl vardınız bu kanıya, dedi, daha evvelden de birlikte uçtuk mu? – Onu bilemiyorum, dedim, belki uçmuşuzdur. Ama onca uçuştan sonra hâlâ yaşadığınıza göre, yüzde yüzlük bir uçuş başarınız var demektir, yüzde yüz güzel oran. – Bu gerçekten güzelmiş! dedi kahkahasını patlatarak, bunu satarım ben bilesiniz! – Tabii, dedim merdivenlere yönelirken, nasıl isterseniz… Temiz havadan ciğerlerime henüz bir yudum çekmiştim ki, dayanamayıp tekrar yöneldim kaptana. – Bu arada, dedim, son uçuşunuzda, inmediniz de, düştünüz sanki? Hostes hanım tutamadı bu kez kendini: – Bu gerçekten güzelmiş!…

Yorum Bırak

YADSIMA

Bi kere paragraf başlarına hiç dikkat etmemişsin, dümdüz gidiyor cümleler. Satır başları büyük harfle başlar ayrıca, noktadan sonra kısa bir boşluk bırakılır. Bağlaç olan “de” ayrı yazılır ki sende allaha emanet. Cümle ortasında niye büyük harflerle yazarsın “GİTMEK” diye? Başlık mı sanki? Bir de, “kendine iyi bak”tan sonra ünlem olmamış bence. Tam orada bitiyor. Bugün evde bi mektup unutmuşsun…

2 Yorum

VUKUAT

saçlarını tararken bir yandan da havluyu kolluyordu düşüp müşmesin diye. tedirginliğine sinsice gülümsedim, sonra o da patlattı kahkahayı olanca edepsizliğiyle. “yarın, dedi yüzük parmağını işaret ederek, getiricem kafa kâğıdımı, anlayacaksın o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu, gül sen gül!” “nüfus sureti de getir o zaman, dedim, ‘vukuatlı’ olsun ama!”

Tek Yorum

VERGİ İADESİ

fişleri yazarken hüzünlenmek hiç aklıma gelmezdi. şu tarihte şurdaydık, şurda şunu konuşmuştuk, sonra da şuraya gitmiştik doğru ya… sen neskafe içmiştin, ben incelik olsun diye şekerlerini atmıştım, sen aslında şekersiz içiyordun, falan filan… günlüğü açıp bir yandan da oradan takip etmeye varınca iş uzadı tabii. boşverip iadeyi, bir albüm mü almalı fişler için?

2 Yorum

ANKARA

– İstanbul’un en çok nesini seviyorum biliyor musun? – Hadi ordan, saçmalama!

Yorum Bırak

İNTİBAH

– Meğer hepsi rüyaymış. – Uyanmış mıyız peki?

Yorum Bırak

DESENLİ

Bütün bunları çıkar hayatından… Ağaçları işte, kuş muş ne varsa, denizdi, efendime söyleyim vapurdu, trendi, yok efendim mehtap falan böyle dağların ötesinden güneş doğmaları, ondan sonracığıma o bi’ adam vardı hani “nice bu hasret-ü dildar ile”yi söyleyen, bi’ de şu her sabah durağa giderken otobüsün durağa çarpma ihtimaline gülmeler, bir bardak çayın iki sigarayı hak edişi, bi’ de kariyer olanakları falan, film şeridi Oruç Aruoba polemikleri, elmalı turta ile baharatlı patates arasındaki o ince çizgi, bi’ de üstüne üstlük koçak‘ın adamları, bi’ de o muhteşem yağmur hani her şeyi tertemiz edip un ufak, durup durup aklına gelen, bi’ de bahanesi…

Yorum Bırak

İLK YARI

Madem illa özlemlerle tükenecektik, ne diye maruz kaldık ki bunca nimete?

Yorum Bırak