çok yürüdüm, yorgun düştüm, başka bir yol aradım… nereye kaçacağımı bilemedim, canım sıkıldı… yalnızlığıma denk geldi yine, üşüştüler başıma… kelimeler… kelimeler kadar zalimini görmedim… yalnızlığıma denk geldi, yazmayabilemedim.
Yorum BırakYazar: K. Sinan Küçük
“sana böylesine uzak biri, nasıl bu kadar önem taşıyabilir senin için? saçma.” bir önemi saçma kılan, şiddeti midir; yoksa şiddeti “zaten” mi saçmalığından?
Tek Yorumsana ben, sahipsiz plaklardan hüzzamlar dinletirdim, okunmamış kitaplardan paragraflarım vardı… kapanmış sayfalara dipnotlar düşecektim, yakılmış mektuplarda satır başlarım vardı… adresler olacaktım arka yaka semtlerde, küsülmüş şehirlerde yalnızlıklarım vardı… uçulmuş kanatlardan kuşlar derleyecektim, açılmış gökyüzünde güneşe yollar vardı… çocuksu kaygılardan düş çalardım sana ben sabahı sarmalayan uyanışlar da vardı. sana dair çiçekler sulamıştım…
Yorum Bırakuyandığımda, yol kenarında, yara bere içinde buldum kendimi. ağrılara bakılırsa çok yüksekten düşmüştüm bu sefer. birkaç dakikada ancak doğrulabildim. üzerimdeki tozu toprağı çırptım önce. çok susamıştım, güneş tepedeydi, yorgunluktan ölüyordum. gözümü yola dikip gülümsedim. hatırlıyordum… kestirmeden gelmek isterken kayboluşumu, “buradan düşen iflah olmaz.” diye düşünürken arkamdan gelen kanat sesiyle irkilişimi, ayağımın altından kayıp yukarı doğru sürüklenen tepeyi, yukarıdan bana yazıklı gözlerle bakan yaşlı kargayı, ayağa kalkıp şuursuzca -kim bilir ne kadar- ilerledikten sonra, tekrar tepeye bakıp, ağız dolusu bir küfür patlatacakken tam, kararan gözlerimi… * * * bu çöl hikâyesi sayfalarca anlatılabilirdi aslında. ama özü şudur bu sözün: bir kitaba…
4 Yorumbuluşmalara hep on beş dakika geç giderdi. üzerine bir de istemsiz gecikmeyi eklemek gerekirdi tabii. müge’nin derdi günü güçlü olmaktı. kimse gülemezdi onun hallerine, kimse acıyamazdı ona, ağladığını görmediler bugüne kadar. yine sitemsiz ve güleryüzle karşıladı onu caner. yirmi beş dakikadır bekliyor olmasını sorun etmemişti yine. müge’yi gördüğüne seviniyordu her zamanki gibi. ama onunla buluşuyor olduğuna da hâlâ şaşırıyordu aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen. bu yüzden, müge’nin ilgisizliklerine de, buyurganlığına da pek itirazı yoktu. sonuçta seviyordu onu. güçlü oluşunu, sahiplenmeyişini ve sahiplenilmeyişini. arkasında gizlediği gülü uzattı utangaç gülümsemesiyle. ilk kez böyle bir şey yapmaya cesaret etmişti. içinden öyle gelmişti.…
Yorum Bırakgüverteden el sallanan mıyım, martılara simit atan mı? martı mıyım, vapur muyum, gâvur muyum allasen?
Yorum Bırakaydın’dan izmir’e dönüp otobüs firmasının servisiyle alsancak’a geldim. efes otel’in önüne, thy servisine doğru yürüyordum ki bilgisayarımı serviste unuttuğumu fark ettim. hemen fırlayıp firmanın bürosuna girdim. dedim nerdedir şimdi servis? dedi ilk durağı üçyol… ben dedim taksiye atlayıp alıp geleyim. siz de telefon açın bıraksınlar oradaki büroya. valizim de burada kalsın birazdan alırım. atladık taksiye gittik üçyol’a. uğrayan olmamış. telefon açtım tekrar merkeze, oradan servis şoförüyle konuştular. dediler siz nerdesiniz? dedim ben üçkuyular’daki büronuzdayım. dediler birazdan orada olur. (oysaki ben üçkuyular’da değil, üçyol’daydım. kafamdan bir yer uyduruyorum ve duraklar arasında maalesef öyle bir yer var! allah kahretsin!) birazdan bürodakilere diyorum…
Tek YorumBak işte, kendini bıraktığın o yerde, bulan olmadı seni. Sen değil miydin en hazin masalını bile ihtişamla anlatmaya çalışıp, kendine durmadan şaşırtıcı sonlar arayan? En “buldum” ânında neyi bulduğunu anlamamaklı, etrafa çocuk gözlerle bakan peki? İkide bir korktuğu başına gelen, gözünün önündeki çukurlara düşüp duran sen değil miydin? Biraz acı lazımdı sana çok değil. Biraz örselenmeliydin fazla yaralanmadan. Biraz canın sıkılmalıydı; ama hep acelesi olan, varacağı yeri bilmeden koşturup duran, “geldik” anda dönüşe heveslenen, aslında varacağı bir yeri de olmayan, nice kere ışıksız gözlerle, geceden güne dönen, sen değil miydin? Bazı hayat tarife uymuyor işte, zamana tutunuyor rotasız, haritasız. Sorsalar,…
3 YorumEn kötüsü de, hangi şehri terk etsen, terk edecek “bir”in yok…
Tek YorumGidelim buralardan, buralar berbat. Belki bir temiz dayak yemeliyiz kendimize gelmek, nerede olduğumuzu, nasıl kaçıştığımızı anlamak için, gel, gidelim. Zaman dolalı çok olmuş meğer, durduğumuz kabahatmiş, allah belamızı versin. Gidelim, ağzımızı burnumuzu kıracaklar bak yoksa. Gidelim buralardan, buralar hep özel mülk… Polise ihbar ettim bizi, az sonra gelecekler. Sözümü dinle sen gel, bir an önce gidelim, şimdi çıksak, sabaha, berrak bir yeni güneş. Tertemiz, öncesiz, anısız bir aydınlık. Bir bahane daha uydur, anlamaz kimse. Bir oyun daha belki, sessiz film gibi. Bir insan daha getir aklına önce. Yine kendini anlat, yalanı bol öyküler. Gidelim… Buralar bizim gibi, buralar berbat.
Yorum BırakTabii… Yenik çocuk hırsıdır yeniden canlandıran, koşturan yeniden, yamaçlar arasında. Tabii! Elini bırakacak korkusu bir yandan da, o ilkokul sabahındaki gibi, annene bir öteden hasretle bakar gibi. Tabii… Nedenini bilmezsin bunca ayrılığın, ki bunca uzakken zaten bunca tanımsız, ödünç aldığın nice sesten bir nefeslik kalmışken, tabii, nerden bileceksin sonu nerdedir? Nerede başlamıştır, tabii, nerede cidden? Neyi özlesen, o kadar uzak işte! Neye uzaksan artık yakınmak olur tabii. Anlamazsın, uykudan yeni uyanmış gibi bakarsın, çiçek gibi bakarsın o adını bilmediğin. Bir ses nasıl bakarsa, öyle bakarsın tabii… Tabii ki bütün bunlar eserindir, senin bitmek bilmeyen o öykülerin. Her nereye dokunsan, oradan…
Tek Yorumhavada olmak özgürlüktür… avuçlarını dolduran, ruhunu arındıran o rüzgâr ve onun huzur veren uğultusu… beklediğin şeyler ve beklendiğin yerler, önemini yitirir, kısarsın gözlerini… aklından neler geçer… havada olmak özgürlüktür… ayakların yere basmaz, düşüncelerinde mantık aranmaz tabii, havadasındır… geçmişle gelecek arasındasın, yerle gök arasında… havada olmak özgürlük… koca bir okyanusun, tam ortasında… bedenine işlemiş yılların, düşüncelerini yoran bir yığın safsatanın, anıların, heyecanların, kırgınlıkların, uçup gittiği nokta… havada… bilincin, belleğin özgürlüğüdür o, alabildiğine… yere düştüğün zaman, sana neyin çarptığını bile, hatırlamamacasına…
Tek Yorumgideceğimiz yönden habersiz etrafa bakınıp sanki biri çıkacakmış da bizi olmamız gereken yerlerde olduracakmış”ı düşünürken o en olmadık anlarda aklına gelir ya inadına komikliklerle süslenmiş bir macerada önlerde yer aldığını ve birden bire gerilerden gelip üç boy da farkla at yarışları ne komiktir aslında para için yarıştıklarının farkında olsalar bu kadar uğraşırlar mı derken bir gün herkesin sustuğu saatte herkes de benim konuşmamı bekler gibi yüzüme anlamlı anlamlı bakıp senin en çok bu yönünü taktir ediyorum işte ben sanki o yönümün farkında bile olmadan yıllarca nasıl da aldanıp türlü türlü yollarla aklından geçenleri bir bir okuyup ona göre davranabilmek için…
Yorum Bırak“karartma de sen” odanda yalnızlığınla konuşmaya başlarsın bir gün. karanlıktır. bilhassa söndürmüşsündür ışıkları, yalnızlık daha bir belirginleşsin istemişsindir, altını çizmek o anki yalnızlığın… karanlığa alışmaya başlayınca gözüne ilk çarpan şey duvar olur. yine bir gün biri bu odada, bakmış mıdır bu duvara, tam da gözü karanlığa alışmışken? bir gün bu odada, yalnızlığının başka birinin yalnızlığıyla kesişme ihtimali üzerinde durmuş mudur? senin çünkü, bir gün bu odada, yalnızlığının başka birinin yalnızlığıyla kesişme ihtimali üzerinde durma kararını etkileyecektir bu. üzerinde yeterince durulmuş olsa da şimdiden, bu ihtimalin… sönük ışıklar altında ne kadar süre ayık kalabileceğini düşünmeye başlarsın. zaman daha mı yavaş geçer…
Yorum BırakBanyo tesisatında problem çıktı önce. Çağırdım adamı, geldi yaptı. Birkaç gün sonra kombi acayip işlere kalkıştı. Çağırdım gene birini. O daha gelmeden, tesisat, derdini yineledi. Bu sefer başka birini çağırdım. Kombicinin işini bitirdiği, yine tesisatçı beklediğim günlerde, bilgisayarım isyan etti. Tesisatçı işini bitirmiş gidiyorken, ben de bilgisayarı yüklenip attım kendimi dışarı. Kapının arkasında sallanan anahtarlığın sesini de tam o anda duydum. Çilingirle hemşeri çıktık… Sanırım yavaş yavaş kontrolümden çıkıyor hayat. Ama esnafla aram çok iyi. Sizde fazla ütü var mı?
Yorum Bırak