1. karanlık bir gündüz seçtin seyrini sormak için kollarımı kavuşturdum dinledim seni ilk aşklardan söz ettin adını unuttuğum korkulu hikâyeler arar gibi anlattın anlattın kördüğümü, karanlığı dinledim hiçbir yere çıkmadı yıkılmış güzergâhlar duruyor ilk günkü gibi taptaze ve karanlık aramızda yüz bin yıllık ihanetin zehiri korkma sana yazmadım bu şiiri.
Yorum BırakYazar: K. Sinan Küçük
1. – Reenkarnasyona inanıyor musun? Nereden çıktı şimdi bu soru? Çok gergin bakıyor Elif. Anlatacağı şeyle ilgili olmalı. Hâtta anlatıp anlatmamakta kararsız sanki. Hiç bu kadar huzursuz görmemiştim onu. – İnanıyorum. İnanmak istiyorum. Bir çeşit adalet inancı aslında bu. Tek yaşamlık şanslar ya da şanssızlıklarla bitmiyor olmalı her şey. Öyle olsaydı çok saçma olurdu. Çok zalimce olurdu. Hadi diyelim bu dünyada gerçekten bir sınava tâbi tutuluyoruz. Farklı şartlarda farklı yöntemlerle sınanıyor olmalıyız ki sınav adaletli olsun. Bir süre daha hiçbir şey söylemeden daldı gözleri. Neden sonra derin bir nefes alıp anlatmaya koyuldu. – Benim yılda birkaç kez gördüğüm bir rüya…
3 Yorumneden ağlıyorsun? dedim. korkumdan, dedi. neyden korkuyorsun? dedim. ağlamaktan, dedi.
Yorum Bırak[seninle mutlaka tanışmamız lâzım. telefonunu seçil’den aldım. -imge-] aylar önce seçil’in “kuzenim gibidir” diye bahsettiği, ailecek görüştükleri çocukluk arkadaşı olsa gerek. “bence siz tam birbirinize göresiniz” demişti. “hem çok eğlenceli hem de çok güzel bi’ kız.” profil fotoğrafına bakınca hemen ikna olmuştum zaten. sonra unutmuşum gitmiş. eğlenceli mi değil mi onu buluşunca anlarız. mesajlaşma faslını uzatmadan aradım. tereddütlü başlayan sesi birkaç saniye içinde kendine geldi. böyle pat diye mesaj atmasının çok geçerli bir sebebi olduğunu, buluştuğumuzda detaylı anlatacağını söyledi. iyi peki. kapattık. * ertesi gün onu ortaköy’den aldığımda fotoğrafından çok daha güzel olduğunu fark ettim. ince bel, uzun biçimli bacaklar,…
2 Yorum“kızlar senin ne kadar okuyup yazdığına bakmıyo ki. bu işler onlara puan değil, olsa olsa averaj görünür. sen önce puanı alacaksın. averajı siktir et. averaja bırakma.”
Yorum Bırak1. çevirmenin notu: anadili mi unutsam artık ne yapsam? sana kendi dilimde teslim olmasam? 2. yükleme soru sormak: “bir fiil ne zaman yüklem olur?” 3. – bu şehir kimseyi sırtından atmıyor bak. – düşenin de ağıtını yakmıyor ama… 4. sen durumu sendromu bu güz eksiktir gayrı, ‘sen durumundan’. 5. “bonibon” aldım geçende. oturdum yedim. ağır ağır, renkli renkli, düşünceli. beni ben yapan her şey solup gidiyor. 6. “o” kadar kararlısın, “n” kadar uysal. 7. mutluluğu mutluyla paylaşmak ister mutsuzluğu mutsuzla insan girdap gibidir 8. ilişki, yokuş yukarı ittiğin kamyon gibiyse eninde sonunda altında kalacaksın anılar da paramparça olacak 9. cemal…
Yorum Bırakiçtiler… çok içtiler… içtikçe hüzünlendiler… eskilerden, eski sevgililerden söz ettiler… gecenin sonunda bir karar aldılar. hepsi de o an bunun bugüne kadar verdikleri en doğru karar olduğunu hissediyordu. gözlerinin içi gülüyordu. ertesi gün ayıldıklarında, içkiliyken karar almamaları gerektiğini bir kez daha anlamıştı hepsi. ama artık dönüş yoktu. sözler verilmişti, yeminler edilmişti, gelmeyen böyle olsun’lar, sileriz’ler, falanlar filanlar… bu yoldan dönüş yoktu artık: haftaya halı saha maçı yapacaklardı…
Tek Yorumocak ayı, finallerin tam ortası. çalışmak gerek ama kafayı toplamak mümkün değil. başımda büyük bela var. nefret ettiğim bir ilişkiyi kavga dövüş sürdürüyorum. bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki ilişkilerimde, nedense ayrılmayı bir türlü beceremedim. terk edilmeye daha yatkınım. kolayıma geliyor. karşımda ağlayan kadın görmeye dayanamıyorum. benim de ağlayasım geliyor. kendimden nefret ediyorum. saat iki gibi topladım çantamı, çıktım okuldan. eve yürürken bir otuz beşlik de kanyak aldım. kahveyle içerim. bir kupa kahveye bir parmak kanyak. nereden baksan yedi sekiz kupa demek. sakinleşmek gerek. ikincide aradı. “çalışamıyorum” dedi “canım sıkılıyor, okulun kütüphanesindeyim hâlâ”. “ne yapabilirim?” dedim. “bir şey yapamazsın tabii de…
Tek Yorumöyle uzun zaman geçti ki kendimi hatırlayayım derken eski defterlerin arasında bulduğum bir çocukluk hatırası kadar içten ve bir o kadar yabancı saatlerin peşinde susarken birden bir ses mi duydum bir renk mi gördüm bir başkadır buraların kokusu dediğinde gözlerini açtığı anda o orman yerinde kuşların da garip güzel seslerinin patladığı noktadan geçen iki doğru vardı ya peşimizde iki doğrunun arasında kalmak üzereyken elini uzatıp sanki çekiversen bütün hikaye saçma sapan bir noktada bitecek mi kokusunu duyduğun anda hatırladın ya o ilk heves ilk heyecan ilk işkence diye katlandığın ama adın gibi bildiğin bir şey varsa o da sen gelemezdin…
Tek Yorum1. “aklî dengesini bulmak” diye bi şey yok bak. 2. “iyi”nin kötülüğü de “kötü”nün iyiliği de zarar. 3. korkuyu gizlemenin en kısa yoludur, cesaret. 4 kırık bütünlerden sağlam parçalar yaratmaya çalışıyoruz. 5. senden nice uzaksa, öyle ağır gelir ipte uçurtma. 6. hayatımızı astık ya askıya, şimdi artık ne giysek yakışmıyor. 7. – “yaz” ile “yaz”ın, farkı nerdedir çocuk? – biri ünsüzle başlar kavrularak güz olur; diğeri acıyla başlar, ünlenerek söz olur. 8. orijin: iki yanım sonsuzluk, öyle orta yerdeyim. 9. – bir daha yanına gelirsem iki olsun. – “bir” daha iyi değil ama “iki”den… 10. renginden belli olur, yaşadığı, insanın.…
Yorum Bırak1. “sır”dır aynanın sırrı. 2. mutsuzluğun kaynağı mutluluk. 3. “sen”im ben senin için. 4. hep iade-i itibar hep bi geçmiş zaman. 5. çok da değişmedin, suçlarından aldırdın biraz. 6. ali, merhametinin üçte birini ayşe’ye verse merhametleri yine eşit olmuyor, kim bilir ali ne çok acı çekiyor… 7. pazarlıkta kullanılan fedakârlık, olsa olsa “yatırım”dır. 8. iyi olmak zorunda değilken de iyiysen iyisindir. 9. – ileride ne olacak? – geride miyiz biraz? 10. perde arkasındaysan “oyun”cusundur. 11. bilmediklerin “yok” değil. 12. “hiç” biter mi?
4 Yorum1. hiç utanmıyor muyuz öğrendiklerimizi öğretmeye? yaşadıklarımızdan başka hiçbir şey bizim değil. 2. azı çoğu olmaz yalnızlığın. 3. – giyecek hiç kıyafetim kalmamış – ben seni kıyafetsiz de seviyorum 4. birini unutmaya çalışıyorsan en çok da onu unutamazsın (özne-yüklem uyumsuzluğu) 5. – yazmak hiçbir şeyi çözmez. – peki yazmamak? 6. aşk dediğin kârdan zarar. 7. karı şık. 8. güçsüzden yanayım. bardağın boş tarafını tutuyorum. 9. aslolan yazmak. “boş” zamanın kalırsa yazmazsın. 10. her şeyden bir anlam çıkarıyorum. hiçbir şeyde anlam kalmayacak bu gidişle. 11. bildiğin her şeyi bildiğini biliyorsam, bildiğim kadarsın. 12. de ki ağlarken bile kısaltmalara gittim uzun uzun…
Yorum Bırakben sizi anladım artık. sizin içinizden gelenler var gece yarılarında. sözünüz de yüreğinizden geliyor, yalanınız yok. ben sizi anladım, acı çekmemek için buradasınız, yoksa olmayacaksınız, bile. hiç. tamam da bazen beni bırakın. bazen gidip hava alayım. tamam dönerim, korkmayın. gelin beni bazen bırakın. üstünüzü örtüp susarım sonra yanınızda. ama beni bazen, bırakın. çoğunuzdan karanlığım, çoğunuzdan utangaç. çoğunuzdan cahilim ve alın işte: görgüsüz! çoğunuzun gördüklerine körüm, sevdiklerine hasret, bile. çoğunuza sonsuzum. ‘sonsuz’ da, alın size bi muamma! yok benim bi son sözüm, işte, sonsuzum. >> Bab-ı Esrar / Sızı / 4’50”
Yorum Bırak‘o kadar mutsuz oldum ki, bundan sonra mutluluktan hep yüz alsam, taş çatlasa kırk beş düşer karneye.’
Yorum Bırakrüzgar esiyorsa onu serinletsin diyedir, yağmur yağıyorsa göz zevkinedir. hakkı bir şey istedi mi onu alacaktır ya, güzellikle istemeyi bile yediremez kendine. hiçbir siparişi standart isteyemez. makarna mı yiyecek hakkı? sosunu ayrı getirsinlerdir. su mu içecek? ne soğuk ne sıcak, tam kıvamında olacak. beş siparişin üçü en az, geri dönecek mutfağa, hakkı değerli olduğunu iy’ce bi’ hissedecek. hani hata yaptıkça yapmamayı öğrenir insan, acı çektikçe olgunlaşır, falan. günde en az beş kişinin kalbini kırar, on kişi fellik fellik kaçar hakkı’dan. o oralı bile olmaz. yüzüne bakan hiç acı çekmemiş sanar hakkı’yı, hiç hata yapmamış sanar ses tonuna aldanan. bütün terk…
Yorum Bırak