Hiç bitmesini istemediğimi hatırlıyorum, özellikle yavaş yavaş okuduğumu. Garip bir gerçeklik duygusu, öyle ki roman benim hayatımdan daha gerçek gibi gelmişti bana. Kendi hayatımdan daha gerçek bir şeyle karşılaşmak korkutabilirdi de.Yok ben müthiş bir haz alıyordum. Bir yandan benim hayatımla hiç ilgisi olmayan Sovyet Rusya dönemi insanları, aşkları, baskı, polit büro,vs… Diğer yanda kendi hayatından bıkmış, hatta tiksinti duyan ben. Bir gece kitabı yavaş ve ciddiyetle bir sandalyede oturmuş dirseklerim masada okurken, derin bir soluk çekip sırtımı arkama yasladım. Bıraksalar Arbat Sokağı’nın kaldırımlarında yürüyüp kaybolabilirdim ve galiba geride özleyecek hiç bir şey kalmamıştı benim için. İnsan nasıl bu kadar yabancı ve yalnız olabilir? Kendinle derdin varsa olur böyle şeyler. Gece sessizdi , tek tük arabalar, çöp kamyonları, yıllar sonra farkettim her şehir gece başka konuşur. Dinlersen Eskişehir’le İstanbul’u, İstanbul’la Bursa’yı hemen ayırt edersin. Eskişehir uyumaz mesela delikanlıdır, İstanbul çakırkeyf. Geceleri mırıl mırıl konuşur şehirler, hiç susmazlar aslına bakarsan ama dinleyen yok. Biraz kulak kabart böyle, hemen anlayacaksın ne dediğimi. İşte ben de şehiri dinliyorum o anda, köşedeki işkembe çorbacısının önünde bir kamyonet tır tır hırlıyor, demir bagajdan ekmek kasalarının sürüklenip yere atıldığını duyuyorum. Birden çakan bir şimşek, yaşadığım hayatın bir tür gerçeklik olduğu, hem de nasıl bakarsan bak, bir gerçeklikte var olduğumuz. Kişisel, tarihsel, sınıfsal, cinsel ve biyolojik katmanları olan bir gerçeklik, üstelik bu o kadar açıktı ki, nasıl kendi hayatının hakikat olduğunu düşünecek kadar aptal olabilmiştim? Belki bir roman benim hakiki hayatımdan daha çok ayrıntı barındırabilirdi, daha samimi, daha cesur veya daha korkak olabilir ve yine de benden daha hakiki olabilirdi. Bizler gerçek değil, bir çeşit gerçekliğiz yalnızca.
İşte o gün farkettim, her sanatın bir vakti olduğunu, eser sana sen esere kavuşursun. Ve oldum olası iddia eder dururdum, müzik üretemeyenlerin edebiyatla uğraştığını. Şimdi bu fikir kendisi pek toy, pek ergen geliyor bana.
Yorumlar